.

.
.

30 Kasım 2014 Pazar

Barok Müzik Arkaik Midir / Hellenistik Üslup Barok Mudur? (Murat Katoğlu - Gazete Kadıköy)


Gazete Kadıköy'ün 28 Kasım - 4 Aralık sayısında yayınlanan, Murat Katoğlu'nun Barok Müzik ile ilgili bir makalesi.


http://www.gazetekadikoy.com.tr/koseyazisidetay.aspx?koseYazisiID=901

Barok Müzik Arkaik Midir / Hellenistik Üslup Barok Mudur?

Barok, güzel sanatlar ile müzik ve sahne sanatları terimidir dersek yanlış değil ama eksik olur. Ama eksik tanımın pekala yanlış sayılabileceğini söyleyebiliriz. Biraz irdeleyelim…

Barok, elbet bir sanat anlayışı ve dolayısıyla bir üslubu işaretler. Bir adım ileri gidersek yüksek sanatın asli unsuru olan ‘form’u yani şekli anlatan bir terimdir diyebiliriz. Ne var ki barokun bu anlamda kullanılması, barok eserlerin ortaya çıkmasından asırlar sonradır. Barok tabiri belki iki yüz yıl alaycı, küçümseyici nitelikte kullanılagelmişti. 16. yüzyıl sonlarından başlayarak mimarlık, heykel, resim ve dekorasyonda barok üslubun Avrupa ülkelerinde yaygınlaştığı bilinir. Asıl görkemli çağı 17. ve 18. yüzyıllardır. 

Keşifler ve Luther reformu çağının çocuğu sayılır. Demek ki insanlık tarihinin Rönesans atılımları sonrasındaki sonraki büyük sosyal çalkantıları ortamında oluşan bir yaratıcılık aşamasıdır. Rönesans sanatının temel kavramları ölçülülük / orantı / gerçeklik / sükunet / denge ve sadelikti. Klasik mükemmellik amaçtı… Barok ise Avrupa’nın dünyaya açıldığı, Kopernicus’un güneş sistemini dile getirdiği, bilimin hızla yükseldiği, dini ve uhrevi anlayışların çarpıştığı hareketli bir çağın sanatıydı. Bu yeniliklerin getirdiği ruhtan payını alacaktı ve almıştır. Değişik zamanlar değişik sanatları doğurur. İnsanlığın gelişim aşamalarındaki her çağın siyasi akımları gibi kendi sanat üslubu da oluşur. Çağın ruhu, yeni sanat formunu zorunlu kılar. Siyasal kurumlar da yenilenir. Barok çağda da böyle olmuştur. Tıpkı döneminin derin sosyal dalgalanmaları, keşifleri gibi barok üslup; hareketi, oluşanı, coşkuyu, sınırsızı, büyüğü şiddetli duyguları gösterişli şekilde ifade etmeye yönelir. Klasik estetiğin düz hatlarına karşı barok eğri ve yuvarlak çizgiselliği kullanır. “Ne pahasına olursa olsun heyecan ve hareket” barok sanatın parolasıdır.

Biraz abartılı ve cıvıtmayı göze alan bir benzetmeyle söyleyeyim… Ünlü Flaman ressam Rubens’in tablolarındaki bıngıl bıngıl kadınlar veya oriental resimlerdeki yuvarlak hatları vurgulanan tombulca dansözler barok tarzın örnekleridir deyiverelim.

Kelimenin kökeni Portekizce “eğrili, yumrulu, işlenmemiş, barocco=inci”den gelmekte. Barok’un hareketli eğri, diyagonal, yuvarlak hatları ve sınır tanımayan, ölçüleri zorlayan üslubu bu kelimeyle küçümseniyordu.

Daha önceki dönemlerin aksine, barok tasvir sanatlarında orta sınıftan sıradan insanlara da yer verildi. Bir anlamda “halk” yaşayışı sanatın temaları içinde yer aldı. Siyasal gelişmelerde ise aristokrasinin aynı zaman diliminde toplumdaki ağırlığını kaybettiğini de hatırlayalım.

Eski uygarlıkların genellikle kuruluş/olgunluk=klasik/çözülme gibi üç devrelerinin bulunduğu kabul edilir. Mesela Antik Yunan uygarlığını tarihçiler “Arkaik (=başlangıç, oluşum)-Klasik-Hellenistik (parıltılı ama dağılmaya giden üçüncü dönem)” devrelere ayırmışlardır. Aynı şekilde Osmanlı devletinin de “kuruluş=erken devir/yükseliş=klasik ve durgunluk ve dağılma” dönemlerinden bahsedilir. Örnekleri çoğaltmak mümkündür. Ünlü İbn-i Haldun da bu üçlü şemayı vurgulamıştır.

Klasik/olgunluk çağını izleyen dönemlerdeki güzel sanat eserlerinde şiddetli ve karmaşık duyguların çoşkuyla ifadelendirildiğine, bireyin iç aleminin daha çok yansıtıldığına kuralların zorlanıp aşıldığına tanık oluruz.

Bana sorarsanız bu üçlü şema tarih boyunca tekrarlanıp durur. Hatta Rönesans bile “erken/klasik/geç” evrelerine ayrılmış değil midir? Bence Antik çağın Hellenistik dönemi de pekala barok diye nitelenebilir. Bir abartı daha yapalım: Romantik üslup veya anlayışla barok akraba sayılamaz mı? her ikisi de insanoğlunun iç aleminin dışa serbestçe vurulmasını esas kabul etmez mi? bu yaklaşımda bir ölçüde doğruluk varsa, ekspresyonist (dışa vurumcu) sanat ile de barokun kan bağından bahsedebiliriz.

17. 18. Yüzyılların mimarisine, şehirlerine güzel sanatlarına egemen olan bu karmaşık ve coşkulu akımın barok ismini alması ancak 19. yüzyıl ve hatta 20. yüzyıl başlarındadır.

Demek ki barok, uygarlıkların klasik olgunluk dönemlerinin ertesinde; daha bağımsız ve bireysel patlamalara açık bir sanat zevkinin yansımasıdır.

Müzikte ise durum farklıdır… Barok müzik, çok sesli Batı müziğinin “arkaik=başlangıç” aşamasıdır. Bu müziğin ses, armoni, teknik bakımından olgunlaşma yani klasik çağı 18. yüzyıl sonu ile 19. yüzyıldadır. Onu da romantik devre izler. Haydi şunu da dile getirelim: Asıl barok adını alması gereken müzik üslubu ve tekniği acaba bu romantik evre eserleri için uygun olmaz mı? Çünkü 17. 18. yüzyıl Batı müziğine barok yakıştırması müziğin mesleki ustalığı ve estetiğinden dolayı değildir. Müzik, diğer sanatlara göre geç gelişmiştir. Barok müzik adlandırması o dönemin mimarlık ve güzel sanatlar bakımından barok diye nitelendirilmesi sebebiyledir.

Barok, 18. Yüzyıl sonlarında Osmanlı Türkiyesini de ziyaret etti. Çoğu İstanbul’daki mimari eserlerde bir “Osmanlı Baroğu” üslubu batı etkisiyle oluştu.

Barok’un eski devirlerde şekilsizliği, kuralsızlığı nitelemek için olumsuz anlamda kullanıldığını belirtmiştik. Barok sanata saygısızlık etmek gibi olmasın ama günümüz siyaseti için bu anlamda bir barok nitelemesi de aklıma gelmiyor değil. Ne var ki barok siyasetçilerin mesela Nuruosmaniye Camii’nin barok üslupta olduğundan haberleri olduğunu sanmıyorum. 

Murat Katoğlu (Gazete Kadıköy)