.

.
.

5 Temmuz 2018 Perşembe

Çin - Gezi Notlarından (Emin M. Çizmeci, 5 Temmuz 2018)


ÇİN
Gezi notlarından (Haziran 2018)


“En uzak mesafe
Ne Afrika’dır, ne Çin, Hindistan
Ne seyyareler, ne de yıldızlar
Geceleri ışıldayan
En uzak mesafe
İki kafa arasındaki mesafedir
Birbirini anlamayan.”

Gerçekten de dediği gibi şairin, Çin hiç de öyle uzak değil, yıllardır bizde bıraktığı uzak ülke intibakı gibi. İstanbul’dan dokuz, on saatte Çinin kalbi Pekin’desiniz.



21. yüzyıla kadar önemli bir değişine uğramaksızın kararlı bir şekilde varlığını sürdüren düşünce ve inanç sistemlerini gözden geçirmekten insan kendini alamıyor. İ.Ö.’ler den gelen öğretilerden Konfüçyüsçü lük asil ve soylulara yönelik. “Hükümdar hükümdar olmalı, kul kul”, “soylu insanlar rüzgar, sıradan insanlar otlara benzer, rüzgar estiğinde otlar savrulur” benzeri ifadeler ona ait. Tutucu, ama yumuşakça dile getirdiği görüşleri Çin düşüncesine damgasını vurmuş. Mütevazi, erdemli, kendi kaderini belirleme ilkelerini de öğütlediklerinden.

İnsanı duygu dünyasının derinliklerine girememiş daha basit bir yaşamı öğütleyen Taoizm sağlık, doğaya dönük güçlere önem verdi. Hindistan’daki kast rejiminde kaçıp, doğuda yaygınlaşan Budizm ise; acıların temel kaynağını bencillikte bulup, nefsi kirletmemeye yönelik ahlak öğretileriyle farklı formlarda buralarda esip durmakta. Derin Budist öğretisinin bir söylemi de söyle, “eskiden başkalarını değiştirmeye çalışıyordum, şimdilerde akıllandım. Kendimi değiştirmeye çalışıyorum.”  

Çok öncelerden duyup okuduklarımıza göre, Çin’in böylesi bir köklü medeniyet ve yapısal güce sahip olması, üzerinde oturduğu toprağı hiçbir dönemde terk etmemeleri, her zaman aynı topraklarda yaşamalarına bağlanıyor. Onu korumak içinde inşa ettikleri Çin Seddi de bunun bir göstergesi olsa gerek.

 Hanedanlıklardan komünist/sosyal bir yönetime yüzlerce Çinli arasında en etkili olan üçlüyü mahalli rehberleri şöyle sıraladı. Qin (Çin birliğini kuran, Çin Seddinin inşasını başlatan imparator), Mao Zedong (ünlü komünist lider), Deng Şiaoping (çağımızdaki reformları başlatan lider).
Zorlu alfabesine karşın yazılı kaynakları çok zengin. Türk soyunun Orta Asya’daki tarihlerini de Çin yazmalarına borçluyuz.

Türkiye’nin 12 katı toprağa sahip. 42000 km sınırı, Türkiye toprağı kadar çölü (Gobi, Taklamakan vd.), okyanusta 20000 km sahili, Yang tzu (6300 km. ile dünyanın üçüncü büyük nehri), Sarı nehir, Mekong gibi akarsuları olan devasa bir ülke. Güney doğusunda Himalaya yükseltiler ve Tibet, Doğu Türkistan Kaşgar bölgesi, okyanusa doğru düz verimli ovalar da eklememiz gerekiyor.
 Nüfusu şimdilerde 1.4 milyar.

Çin bayrağı; kırmızı zemin üzerine sol üst köşede sarı renkte bir büyük, dörtte küçük yıldızdan oluşur. Büyük yıldız Çin komünist partisini, küçük yıldızlar da asker, öğrenci, köylü ve işçileri temsil ediyor.

Ekonomik olarak ABD ile yarışan bir güç. Yeniden yapılanma, kentlerin yenilenmesi, barınma konutları var hızıyla devam etmekte.  

Ülkede Unesco miras listesine girmiş onlarca yer var.  Çin Seddi bunların başında, uzaydan görüldüğü bir şehir efsanesi. Yapısı ayakta kalan kısmı 8000 km. Bazı bölgelerde iki üç sıra. Toplamının 21000 km ye ulaştığı söylenegelmekte. Yapımında 1.5 milyon insan çalışmış. Çok ölen olmuş. Ölenlere yakılan ağıtlar bizim Yemen türküsü gibi çok yaygın. Pekindeki ünlü Yasak Şehir,  Terra Cota pişmiş toprak yer altı askerleri, imparatorluk zamanından gelen bahçeler ve diğerleri.

Ortası dönerli yuvarlak masalarda yemek yeme düzeni çok yaygın. Yiyecek dolu kaplar ortadaki döner tablaya konuyor, isteyen tablayı önüne doğru döndürerek yiyeceklerden istediğince alıyor. Pekin ördeği de şöhretine yaraşır lezzette.
Çay ikram seremonileri de ayrı bir tat. Envaı çeşit çay sunumu mitolojik hikayeleri eşliğine tattırılıyor. Lychea çayının öyküsü çok ilginç; oğlunun karısına aşık olan imparator sevgilisi için her gün taze meyveyi getirtmek için uzak mesafelerden atlar koşturturmuş. 

Feng Shui bir uzak doğu/Çin uygulaması. Huzur getiren yerleştirme sanatı. Gereksiz eşyadan arınmayı, eve girişin davetkar olması gerektiğini, mekana uygun farklı renkleri bir arada kullanmayı, yatak odasında tv, saat bulundurmamayı, yemek masasını yanında bereketi arttırması için ayna bulundurmayı, klozet kapağının kapalı bulundurulmasını vd. önermekte.

Çin dünyada geçmiş yıllarda olduğu gibi şimdilerde de en çok sözü edilen ülkelerinden biri. Görünene göre önemi ve cazibesi giderek de artacak. 

Emin M. Çizmeci (5 Temmuz 2018)


25 Mart 2018 Pazar

Felsefe ve Karikatür (Emin M. Çizmeci, 25 Mart 2018)



Felsefe ve Karikatür

Felsefe sözle ve de yazıyla yapılan düşünce etkinliği iken, karikatür mizahın çizgiye dönüştürülmesi ile düşüncenin aktarımı çabasıdır. Yani düşüncenin çizgiyle ifadesi halidir.
Genel tanımıyla karikatür; kökeni İtalyanca “Carikare” kelimesinden gelmekte olup, sözcük hücum etmek, saldırmak anlamına gelir. Karikatürde de zaten pekiyi niyet, uysallık aramak akıl karı olmaz. Ama bu demek değildir ki iyi niyetlisi de olmasın. Akıllı bir savaşma yolu olan karikatür öfkeyi, tenkidi, başkaldırıyı ortaya koyar. “Allah kahretsin” demenin bir başka yoludur.

Alt yazısız karikatür ise düşünceyi en hızlı aktarım yoludur. Saniyeler içinde bir göz teması her şeye yeter. En fazlayı en kısa zamanda vermede alt yazısız karikatürün üzerine çok az iletişim aracı geçebilir. Makbul olan da alt yazısız olan karikatürdür. Yazıdan destek almadan ortaya çıkan.    
Diğer bir inanılmaz üstünlüğü de sınır tanımazlığıdır. Yazı ve sözlü dilinizi bilmeyen insanlara aracısız ulaşılmayı sağlar. Sudanlı, Belçikalı, Trakyalı, Yahudi, öğrenciler de… size çevirmensiz ulaşır ve demek istediğinizi alırlar. Özellikle güldürü özelliği olmayan bir çizimi karikatür saymak bir ölçüde doğru sayılamaz ise de, asıl olan düşündürerek güldürmektir.  
Çelişkiyi ortaya koymak genelde yapılması gerekendir. Karşıtlık ve çelişki güldürünün ana öğesidir. 
Politika ve kadın konuları en çok işlenen karikatür kaynakları olmuşlardır. Turhan Selçuk da “karikatürün hammaddesi insandır” deyişi ile bu konuyu vurgular.

Demokratik olmayan toplumlarda felsefe ve karikatür horlanır. Akli girişimler, güldürü hoş görülmez. Mizah ve felsefenin ilişkileri de çok eskilere dayanır. Budizm sanatı mizahın izlerini barındırır. Felsefi unsurları içeren karikatür bantları gazetelerden eksik edilmemiştir. Frank giymiş bir eşek gülünçtür. Hele ona dönemsel bazı benzetme ve yüklemeler yaparsanız... 
Karikatürist bir anlamda felsefe yapma imkanına da sahiptir. Zaten günümüzde etkin film yönetmenlerine de çağımızın filozofları gözüyle bakılmaktadır. 
Çizgilerle düşünce ve güldürü üretmenin vazgeçilemez bir sanat olarak yerini daima koruyacağı varsayılabilir.

Emin M. Çizmeci (25 Mart 2018)