Kadıköy Düşünce Platformu - SANAT
"Kadıköy Düşünce Platformu" izleyicilerinin "SANAT" ile ilgili her türlü paylaşımları için oluşturulmuş blogtur.
.
19 Mayıs 2020 Salı
12 Nisan 2020 Pazar
27 Şubat 2020 Perşembe
12 Şubat 2020 Çarşamba
Ekonomisiyle, iklimiyle, yemekleriyle, ören yerleriyle, müzeleriyle, ünlü kişileriyle, efsaneleriyle... Türkiye’nin Kültür Atlası (Doğan Hızlan - Hürriyet Gazetesi, 9 Şubat 2020)
İş için bir şehre gittiniz.
İşinizi bitirdiniz, serbest zamanınız var, gelmişken o şehrin önemli yerlerini, müzelerini görmek istemez misiniz?
İş görüşmeleri yapmak üzere gideceğiniz şehrin ekonomik durumunu, ekonomik tarihini öğrenmek size zaman kazandırır, kısa sürede ciltler dolusu kitap yerine kısa, öz bilgiyi öğrenmek için ne yaparsınız?
Turistik amaçlarınızı da gerçekleştirebilirsiniz.
Yaşadığımız ülkenin ekonomisinden ünlü yerlerine, ünlü kişilerine, konumuna, iklimine kadar her şeyi bir ciltte bulabilirsiniz.
Bölge bölge size sunulan bilgi işinize, merakınıza, ilginize göre size her bilgiyi sunuyor.
Kenan Mortan-İbrahim Atalay’ın hazırladığı “Türkiye’nin Kültür Atlası” bütün bu soruların cevabını veriyor.
Sunu’da Kenan Mortan, kitabı, hazırlanış yöntemini, içeriğini anlatıyor: “Bu kitabın yazım düşüncesi bir kitaptan doğdu Prof. Dr. İbrahim Atalay’la birlikte yazdığımız ‘Türkiye Bölgesel Coğrafyası’ çalışması yedi baskı yaptı, ilgi gördü, sonuçta bir ders kitabıydı, belki de doğaldı.
Tam tamına 15 ilde, değişmez yol arkadaşım Osman S. Arolat’la yaptığım ‘iktisadi arkeoloji’ çalışmaları bu uzun sürecin öğretici bir başka halkasıydı.
Birikimlerim çeşitliydi. Yer yer bu bölgelerde iz bırakmış kişilerle oldu. Toplumsal yapının değişmesinde izi olan bu öncülerle kitabın ‘insani noktalar’ı oluştu. Kimi yerlerde ‘kemençe’ gibi salt bir kültür objeleriyle karşılaştım, bunlar ‘kültürel noktalar’ı oluşturdu.
Yazdıklarımın ne olduğu konusunu çok düşündüm: Anı olmadığı kesin. Bir gezi rehberi de değil. Zaten Anadolu üstüne yazılmış bu türde çok eser var.
Kanımca sorunun cevabını ‘kültürel ve iktisadi antropoloji denemesi’ olarak vermem gerekiyordu. Antropoloji bilimi, inanın doğal evrilmesini kapsasa da son 20–30 yılda insan-ekonomi, insan-kültür etkileşimine çok fazla yöneldi. Bu betimlemeyle, bu çalışmayı eline alan okuru ‘Soru soran bir Türkiye turu’na çıkarmak istiyorum. Okurumun bizzat bu yurt köşelerine gitmesini arzuluyorum. Onlar için ‘Ne?’, ‘Nerede?’, ‘Nasıl’ gibi kısa notlar düşerek, birebir deneyimlerini mümkün hale getirmeye çalıştım. Ama gidemeyecek olanların da kitap aracılığıyla benzer hisleri yaşamasını diliyorum.”
Ana ve ara başlılar şöyle sıralanıyor:
*Karadeniz
*Karadeniz Bölgesi bize ne söylüyor?
Genel olarak Karadeniz Bölgesi
Karadeniz Bölgesi nerede duruyor?
*Güneydoğu Anadolu
*Akdeniz
*Ege
*İç Anadolu
*Doğu Anadolu
*Marmara Bölgesi ve Trakya
Alt başlıklar bütün ana başlıklar altında tekrarlanıyor.
Sayfa düzeni nasıl yapılmış?
Karadeniz Bölgesi’ni örnek gösterelim:
Karadeniz’deki şehirler alt alta sıralanıyor.
*Jeomorfoji
*İklim
*Akarsular ve göller
*Bitki örtüsü
*Nüfus
*Tarım
*Ekonomik durum
*Bir deniz olarak Karadeniz
KEİB, bir Karadeniz havzası mı? Bu ana ve alt başlıklar altında.
Gezilecek yerler, görülecek yerler, o şehrin tanınmış adları, zaman zaman da edebiyatta yer alış şekilleri anlatılıyor.
*Bartın’a giderseniz ‘Garılar’ Pazarı’na uğrayın.
Bartın, yaklaşık 200 yıldır Amasya’yla birlikte ülkenin tek kadın pazarına ev sahipliği yapıyor.
Buranın tarihi, 19. yüzyılda başlayan ‘madende zorunlu çalışma’ (mükellefiyet rejimi) uygulamasına dayanıyor.
Gallar Pazarı da deniliyor.
*Safranbolu’ya gittiğinizde Safranbolu evlerini görün. Safranbolu Yemeniciler Arastası’nı da gezin. Burası UNESCO tarafından Dünya Miras Listesi’ne alındı. Safranbolu Kent Tarihi Müzesi açıldı.
Emek verenleri unutmayalım:
Prof. Dr. Metin Sözen - Dönemin kaymakamı Muammer Aksoy - Çelik Gülersoy.
‘ECEVİT ÇORBASI’ NASILDIR? NEREDE İÇİLİR?
Bülent Ecevit ailesinin soyadı Ecevit Kastamonu’daki Ecevit Geçidi’nden geliyor.
Bülent Ecevit’in babası Prof. Dr. Fahri Ecevit, Ankara Hukuk Fakültesi’ndeki derslerinde ‘Bizim Kastamonu’da’ diye başlayarak oranın yemeklerini anlatırmış.
Ecevit çorbasının en iyi adresi Küre’nin Uzunöz köyündeki Ecevit Hanı. Çorbanın malzemesi pirinç, su ve tuzdan oluşuyor.
Elbette yöresel tereyağı katmayı da unutmayın.
*1980 yılında yaşanan Çorum katliamı da Çorum tarihinde yerini alıyor.
BAKSI MÜZESİ
*Hüsamettin Koçan’ın kurduğu Baksı Müzesi Bayburt – Erzurum yönünde Baksı Köyü’nde 40 dönümlük bir alana yayılıyor.
Yerel çalışmaları destekliyor, sergiler açılıyor, yazın konserler veriliyor.
2014 yılında Avrupa Konseyi Müze Ödülü’ne layık görüldü.
Baksı’nın açılışında bulundum, orası için değil yalnızca Türkiye için önemli bir girişim.
*Samsun’a giderseniz, Bafra pidesi yemeden dönmeyin.
Lezzetin sırrı nereden geliyor?
Et, açık alanda beslenen büyükbaş hayvandan olacak. Manda tereyağı kullanılacak. Kıvamı kulak memesi yumuşaklığında olacak. Mutlaka odun fırınında pişecek.
Samsun’a hem üniversitede konferans vermeye, hem TÜYAP Kitap Fuarı için gittim.
Bir türküsünü de çok severim:
“Altın yüzük yaptırdım Samsun ustalarına
Doktor ilaç vermiyor sevda hastalarına”.
TERAZİYLE PİLAV ALINAN YER
*1853–1854 Kırım Savaşı’nda kıtlık yaşanıyor. İaşe az, pilav ve çok sulu hoşaf. Savaşın lojistik merkezi Trabzon. Trabzon Valisi Osman Bey merkezden bakın ne istiyor: “Hiç olmazsa iyi bir pilavcıbaşı gönderin.” İstanbul’da lakabı Kalkanoğlu olan Süleyman Ağa Trabzon’a gönderiliyor. Vali adil olması için pilavın tartılarak verilmesini istiyor. Kırım Harbi sona eriyor ama Süleyman Ağa buradakilerin düşkünlüğünü görünce kalıyor. Firmayı işletenler bugün beşinci kuşak. Sadece kavurma et ve pilav tartılıyor.
*Trabzon’un ilçesi olan Sürmene’nin bıçağı ilk olarak ‘Bıçak Oyunu’ horonunda kullanılmak için yapılmış.
Kitapta Yaşar Kemal’den ‘Anadolu gerçeği’ bölümünü mutlaka okuyun. Nice senaryoların onun eserlerinden çıktığını okuyacaksınız.
*Malatya denince kitapta kayısı maddesinin bulunduğunu söylemeye gerek var mı?
Bir kez üniverseteye konuşma için gittim. Kayısı çarşısını gezdim, estetik bir harikaydı. Malatya için, “Doğu Anadolu’nun Paris’i denildiğini de belirtelim.
Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde Elazığ, Hasan Ziyad Ülkesi olarak anılıyor. Padişahın adına atfen ‘Mamuret-ül-Aziz’ denilirdi bir zamanlar, halk Eaziz diyor, Atatürk’ün önerisiyle azık anlamında Elazığ oluyor.
Dileğimiz acılarının geçmesi, şehrin eski haline kavuşması. Aramızdan ayrılanları rahmetle anıyorum.
PUŞKİN ERZURUM’U YAZDI
*Ünlü Rus şairi Puşkin 1829’da başlayan Osmanlı–Rus Savaşı’nı gözlemlemek için Erzurum’a geliyor. 1835’te burada kalıyor. Günlük tutuyor, eskizler çiziyor. Sonra da bunları ‘Erzurum Yolculuğu’ adlı kitabında yayımlıyor.
*Erzurum’a uzak ilçelerden birinde yetişen İspir fasulyesi ünlüdür. Küçük ve lezzetlidir.
*Van kahvaltısı İstanbul’da birçok yerde sunuluyor.
Otlu peynirini de ben de seviyorum.
*Doğu Beyazıt’taki İshakpaşa Kalesi bir saray değil kale.
*Ağrı Dağı Efsanesi Yaşar Kemal’in ünlü kitabı
*UNESCO mirasında yer alan Diyarbakır Surları mutlaka görülmeli. Ben gezdim, gördüm. Belleğimde hâlâ yaşıyor.
*Göbekli Tepe’yi anlatmaya gerek yok.
*UNESCO Mardin’i de Yaşayan Tarihi Şehir olarak kabul etti. Mardin denince, kitaptaki Murathan Mungan portresini de okuyun.
*Antep Zeugma Müzesi de ihmal edilmemeli. Gezdim, gezmesem bilgim eksik kalacaktı.
*Antep’in yemekleri neden farklı?
Kitaptaki o bölümü Antep’e gitmeden önce okuyun.
Antep’e gittim, sofra zenginliğinin tanığı oldum.
*O bölümü okuduktan sonra Antep’e gidin.
*Ayrıca atasözlerini de okuyun.
*Elbet burada Antepli dostlarımı rahmetle anıyorum.
*Onat Kutlar’ı, Ülkü Tamer’i, Gürbüz Barlas’ı.
*Isparta’da İslamköy’deki Demokrasi ve Kalkınma Müzesi’ni ziyaret edin. Süleyman Demirel’in doğduğu yerdeki müzenin açılışına gittim, gezdim.
*Antalya’da Kale İçi Müzesi. Suna-İnan Kıraç’ın yaptığı kültür evi.
Antalya’ya özel bir sevgim ve bağlılığım var.
*Adana İnce Memed’in Çukurova’sı
ADANA’NIN ÜNLÜ SÜRGÜNLERİ
Adana’nın ünlü sürgünleri: Güzin ve Abidin Dino
Paris’e gittiler biri ünlü bir ressam ve yazar, diğeri de Türk edebiyatını tanıttı.
*Karatepe’nin Ecesi: Halet Çambel
*Aydın denince elbette Adnan Menderes. Rahmetle anıyoruz.
*Aphrodisias insanlığa ne söylüyor?
*İzmir’e değer katanların listesini inceleyin:
Adnan Saygun, Attilâ İlhan, Tarık Dursun K., Behçet Uz, Kâzım Dirik, S. Ferit Eczacıbaşı, Ekrem Akurgal, Samim Kocagöz, Dario Morano, Metin Oktay, Hikmet Kandeydi.
İzmir deyince bunları da listeye eklemeli: Gevrek, kumru, boyoz ve sübye.
*Konya Mevlânâ’nın şehri
*Çatalhöyük: 9 bin yıllık yerleşim
Yozgat’ın yüz akı: Abbas Sayar
Yılkı Atı, Can Şenliği’nin yazarı.
*Gönül Dağı’nda iki garip: Ertaşlar
*Kapadokya
*Sivas Kongresi
*Âşık Veysel
*Madımak katliamı
*Bursa: Zanaatın Çarşısı: İpek ve Koza Hanı
*Yeşil Cami
*Çanakkale: Troya Müzesi
*Çanakkale Şehitler Abidesi
*Edirne’nin Değerine Değer Katan İnsan Mimar Sinan, Selimiye
*Edirne’nin vazgeçilmezleri: Köfte ve tava ciğer
*İstanbul: Dünyada yaşayan en eski çarşı: Kapalı Çarşı
* * *
İYİ dolaşmalar dilerim.
**-Türkiye’nin Kültür Atlası, Kenan Mortan-İbrahim Atalay, Türkiye İş Bankası Yayınları
Doğan Hızlan (Hürriyet Gazetesi, 9 Şubat 2020)
21 Ocak 2019 Pazartesi
Alâeddin Yavaşça’ya ‘Vefa’! (Doğan Hızlan, 20 Ocak 2019 - Hürriyet Gazetesi)
Alâeddin Yavaşça’ya ‘Vefa’!
Geçen hafta Dr. Alâeddin Yavaşça bestelerini dinledim.
Cumhurbaşkanlığı Büyük Ödülü’nü aldığında, törende bulunmuş, anılarından bir bölümünü dinlemiştim.
Aylin Şengün Taşçı’nın çıkardığı uzunçalarda Yavaşça’nın 13 bestesi seslendirilmiş. Adı: Vefa(1).
Sanatçı onunla karşılaşmasını, ona duyduğu saygıyı uzunçaların iç kapağında yazmış:
“Yolumu Türk müziğine doğru çevirmeye karar verdiğim zaman en büyük şansım rahmetli hocam Necdet Yaşar ile birlikte sevgili Alâeddin Yavaşça Hocamın da karşıma çıkmasıydı. Necdet Hocam hâlâ çalıştığım İstanbul Devlet Türk Müziği Topluluğu’na girebilmem için kendi değerlendirmesi ardından sesimi dinleyerek ikinci onayı vermesi ricasıyla beni Alâeddin Hocamın o dönem başhekim olarak çalıştığı Haseki Hastanesi’ne gönderdiğinde, munis tavırları, sımsıcak bakışları ve gülen yüzüyle bana büyük bir rahatlık ve güven vermişti. Rahmi Bey’in Hisarbuselik makamındaki ‘Bir nev-civansın,şuh-i cihansın’ sözleriyle başlayan şarkısını okumuştum. ‘Aferin Aylin, güzel okudun’ dedi.”
LP’de yer alan besteler :
A yüzü:
1. Hicaz şarkı: Ümitsiz bir aşka düştüm, 2. Rast şarkı: Senden uzak günlerim, 3. Hicazkâr şarkı: Sarı mimozamsın sen benim, 4. Hicaz şarkı: Ne günah etse açılmaz iki gönlün arası, 5. Kürdilihicazkâr şarkı: Mavi gök mavi deniz, 6. Hicaz şarkı: Kız sen ne güzelsin sana gençler tapacaklar.
B yüzü:
1. Hicaz şarkı: Kimseyi böyle perişan etme Allah’ım yeter, 2. Hüseyni şarkı: Gülen gözlerinin manası derin, 3. Nihavend şarkı: Gönlümün bülbülüsün,
4. Hicaz şarkı: Gönlümü aldın güzel, 5. Kürdilihicazkâr şarkı: Geçmesin günümüz sevgilim yasla, 6. Hicaz şarkı: Boğaziçi
şen gönüller yatağı, 7. Rast tango: Beni sevdiğini söyle.
4. Hicaz şarkı: Gönlümü aldın güzel, 5. Kürdilihicazkâr şarkı: Geçmesin günümüz sevgilim yasla, 6. Hicaz şarkı: Boğaziçi
şen gönüller yatağı, 7. Rast tango: Beni sevdiğini söyle.
Bu besteleri dinledikten sonra, bana kalırsa dinlemeden önce editörlüğünü Sinan Sipahi’nin üstlendiği Alâeddin Yavaşça (2) kitabını okuyun. Sunuş’ta, Yavaşça Arşivi’nden söz ediliyor.
Abdülkadir Meragi’den itibaren yavaş yavaş günümüze gelmek suretiyle, bilinmeyen veya az bilinen klasik eserleri, klasik anlayışta ve eski icra tarzını koruyarak, radyoda kendi önerisiyle kurulan ve şefliğini yaptığı Klasik Türk Musikisi Erkekler Korosu’na icra ettirip bunu kayıt altına alması.
Kitabın başında Hasan Oral Şen’in ‘Yavaşça Biyografisi ve Yavaşça Anlatıyor’ bölümü yer alıyor. Yavaşça’nın hayatını, ailesini, mesleğe girişini, müzik dünyasındaki yükselişini bu bölümden öğrenebilirsiniz.
Türkiye’de Türk müziğinin tarihine bir usta tarafından düşülmüş önemli dipnotları.
İlgiyle okuduğum sayfalar, Yavaşça’nın besteciler, icracılar hakkındaki görüşleri. Bildiğimiz, sevdiğimiz, dinlediğimiz adların onun tarafından değerlendirilmesinin ne kadar önem taşıdığını belirtmeye gerek duymuyorum.
Sadece müzik açısından değil, kişi portrelerinin de ustaca tasvir edildiği bir bölüm olarak bunu yorumluyorum.
Anıların izinde müzik dünyasının büyüklerinin bir anılar demetinde anlatılması, kitabın zevkle okunurluk özelliğini arttırıyor.
TÜRK müziğinin büyük adlarından Alâeddin Yavaşça’ya şifalar diliyorum.
...........................................
(1) Plak ve ben. Üretici firma.
Abbey Road Studios - Made in Great Britain
(2) Kültür ve Turizm Bakanlığı Anma ve Armağan Kitapları Dizisi
Doğan Hızlan (20 Ocak 2019, Hürriyet Gazetesi)
26 Eylül 2018 Çarşamba
5 Temmuz 2018 Perşembe
Çin - Gezi Notlarından (Emin M. Çizmeci, 5 Temmuz 2018)
ÇİN
Gezi
notlarından (Haziran 2018)
“En uzak
mesafe
Ne
Afrika’dır, ne Çin, Hindistan
Ne
seyyareler, ne de yıldızlar
Geceleri
ışıldayan
En uzak
mesafe
İki kafa arasındaki
mesafedir
Birbirini
anlamayan.”
Gerçekten de
dediği gibi şairin, Çin hiç de öyle uzak değil, yıllardır bizde bıraktığı uzak
ülke intibakı gibi. İstanbul’dan dokuz, on saatte Çinin kalbi Pekin’desiniz.
21. yüzyıla
kadar önemli bir değişine uğramaksızın kararlı bir şekilde varlığını sürdüren
düşünce ve inanç sistemlerini gözden geçirmekten insan kendini alamıyor.
İ.Ö.’ler den gelen öğretilerden Konfüçyüsçü lük asil ve soylulara yönelik.
“Hükümdar hükümdar olmalı, kul kul”, “soylu insanlar rüzgar, sıradan insanlar
otlara benzer, rüzgar estiğinde otlar savrulur” benzeri ifadeler ona ait.
Tutucu, ama yumuşakça dile getirdiği görüşleri Çin düşüncesine damgasını vurmuş.
Mütevazi, erdemli, kendi kaderini belirleme ilkelerini de öğütlediklerinden.
İnsanı duygu
dünyasının derinliklerine girememiş daha basit bir yaşamı öğütleyen Taoizm
sağlık, doğaya dönük güçlere önem verdi. Hindistan’daki kast rejiminde kaçıp,
doğuda yaygınlaşan Budizm ise; acıların temel kaynağını bencillikte bulup,
nefsi kirletmemeye yönelik ahlak öğretileriyle farklı formlarda buralarda esip
durmakta. Derin Budist öğretisinin bir söylemi de söyle, “eskiden başkalarını
değiştirmeye çalışıyordum, şimdilerde akıllandım. Kendimi değiştirmeye
çalışıyorum.”
Çok
öncelerden duyup okuduklarımıza göre, Çin’in böylesi bir köklü medeniyet ve
yapısal güce sahip olması, üzerinde oturduğu toprağı hiçbir dönemde terk
etmemeleri, her zaman aynı topraklarda yaşamalarına bağlanıyor. Onu korumak
içinde inşa ettikleri Çin Seddi de bunun bir göstergesi olsa gerek.
Hanedanlıklardan komünist/sosyal bir yönetime
yüzlerce Çinli arasında en etkili olan üçlüyü mahalli rehberleri şöyle
sıraladı. Qin (Çin birliğini kuran, Çin Seddinin inşasını başlatan imparator),
Mao Zedong (ünlü komünist lider), Deng Şiaoping (çağımızdaki reformları
başlatan lider).
Zorlu
alfabesine karşın yazılı kaynakları çok zengin. Türk soyunun Orta Asya’daki
tarihlerini de Çin yazmalarına borçluyuz.
Türkiye’nin
12 katı toprağa sahip. 42000 km sınırı, Türkiye toprağı kadar çölü (Gobi, Taklamakan
vd.), okyanusta 20000 km sahili, Yang tzu (6300 km. ile dünyanın üçüncü büyük
nehri), Sarı nehir, Mekong gibi akarsuları olan devasa bir ülke. Güney
doğusunda Himalaya yükseltiler ve Tibet, Doğu Türkistan Kaşgar bölgesi,
okyanusa doğru düz verimli ovalar da eklememiz gerekiyor.
Nüfusu şimdilerde 1.4 milyar.
Çin bayrağı;
kırmızı zemin üzerine sol üst köşede sarı renkte bir büyük, dörtte küçük
yıldızdan oluşur. Büyük yıldız Çin komünist partisini, küçük yıldızlar da
asker, öğrenci, köylü ve işçileri temsil ediyor.
Ekonomik
olarak ABD ile yarışan bir güç. Yeniden yapılanma, kentlerin yenilenmesi,
barınma konutları var hızıyla devam etmekte.
Ülkede Unesco
miras listesine girmiş onlarca yer var.
Çin Seddi bunların başında, uzaydan görüldüğü bir şehir efsanesi. Yapısı
ayakta kalan kısmı 8000 km. Bazı bölgelerde iki üç sıra. Toplamının 21000 km ye
ulaştığı söylenegelmekte. Yapımında 1.5 milyon insan çalışmış. Çok ölen olmuş.
Ölenlere yakılan ağıtlar bizim Yemen türküsü gibi çok yaygın. Pekindeki ünlü
Yasak Şehir, Terra Cota pişmiş toprak
yer altı askerleri, imparatorluk zamanından gelen bahçeler ve diğerleri.
Ortası dönerli
yuvarlak masalarda yemek yeme düzeni çok yaygın. Yiyecek dolu kaplar ortadaki
döner tablaya konuyor, isteyen tablayı önüne doğru döndürerek yiyeceklerden
istediğince alıyor. Pekin ördeği de şöhretine yaraşır lezzette.
Çay ikram
seremonileri de ayrı bir tat. Envaı çeşit çay sunumu mitolojik hikayeleri
eşliğine tattırılıyor. Lychea çayının öyküsü çok ilginç; oğlunun karısına aşık
olan imparator sevgilisi için her gün taze meyveyi getirtmek için uzak
mesafelerden atlar koşturturmuş.
Feng Shui
bir uzak doğu/Çin uygulaması. Huzur getiren yerleştirme sanatı. Gereksiz
eşyadan arınmayı, eve girişin davetkar olması gerektiğini, mekana uygun farklı
renkleri bir arada kullanmayı, yatak odasında tv, saat bulundurmamayı, yemek
masasını yanında bereketi arttırması için ayna bulundurmayı, klozet kapağının
kapalı bulundurulmasını vd. önermekte.
Çin dünyada
geçmiş yıllarda olduğu gibi şimdilerde de en çok sözü edilen ülkelerinden biri.
Görünene göre önemi ve cazibesi giderek de artacak.
Emin M. Çizmeci (5 Temmuz 2018)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)